"ben ancak dans etmeyi bilen bir tanrıya inanırdım." f. nietzche
gününüz sevinçli geçsin...

10 Mayıs 2013 Cuma

‘Yazmasam deli olacaktım’/ zeynep oral

Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.
Yukarıdaki satırlar, öykü ustası, ustaların ustası Sait Faik Abasıyanıkın en sevdiğim öykülerinden biri olan “Haritada Bir Nokta” adlı öyküsünün son paragrafı...
DÜNYA ÖYKÜ GÜNÜ
Şimdi durup dururken Sait Faik nerden mi çıktı?
Yüreğimden çıktı! Durup dururken değil. 14 Şubat Dünya Öykü Günü ya, biz bugünden kutluyoruz. Bundan iyi bahane mi olurmuş!
14 Şubat’ı daha çok tüketelim diye millete Sevgililer Günü olarak belletmişler. Ancak, 14 Şubat, 2003 yılından beri Uluslararası PEN Kulübü kararıyla ve UNESCO’nun Kültür Takvimi’ne yerleşmesiyle birçok ülkede Dünya Öykü Günü diye de kutlanıyor.
Türkiye PEN’i “Dünya Öykü Günü”nü teknik nedenlerle, 14 Şubat’ta değil, bugün 11 Şubat’ta İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nde zengin bir programla kutlayacak. 2011 Öykü Bildirisi’ni kaleme alan usta öykücü Adnan Özyalçınere “PEN Öykü Şükran Armağanı” verilecek.
Demin 14 Şubat için söylediklerim aklınızı ya da yüreğinizi karıştırmasın:
Sevgilinize, öykü kitabı armağan ederek Sevgililer Günü’yle, Öykü Günü’nü birleştirmenize, hiç ama hiç itirazım olmaz! Hem ne diyordu Sait Faik “Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey.”
BİR İNSANI SEVMEKLE
BAŞLAYAN
Mızıkçılık yapıyorum… Yeniden Sevgilim Sait Faik’e döndüm ama yukarıdaki tümce orada bitmiyor. “Alemdağda Var Bir Yılan” öyküsünde o bölüm şöyle:
Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor.”
Sevmek, bir şeyleri bitirdi mi Sait Faik kaçtı ya da kaçmaya çalıştı. “Birbirine yabancı insanlarla dolu koca şehir”lerden… “Sevişmeyecek olduktan sonra neden insanlar böyle birbiri içine giren şehirler yapmışlar?”… Kaçmaya çalıştı “insanları havlayan, köpekleri konuşan” kentlerden… Evleri güneşe sırtını çevirmiş, sokakları dar, esnafı gaddar, zengini lakayt, yaldızlı karyolalarda çift yatanların bile yalnız olduğu o şehirlerden…
En çok insanları sevdi Sait Faik. Öykülerinde anlattığı insanları: Kara gözlü Panço’yu, Beykozlu laternacı Panayot’un torunu, dostların en koyusu Yani’yi, bir “sisli İstanbul gecesinde tahayyül ettiği herhangi bir Marika ve dostu Deli Hurşidi”; pek ahım şahım olmayan Ayten’leri, Üsküdarlı Sevimleri; Mercan Ustayı, duvarcı Barba Antimosu, balıkçı Barba Vasiliyi , “Yemek yiyen bir işçi kadar güzel” çırakları… Dışarıda kalmışları, vapurun alt kat yolcularını, kocaman yürekli minicik insanları sevdi en çok. Namuslu insanları…
İstanbul’un semtlerini insanlar aracılığıyla, insanları semtler aracılığıyla sevdi.
Bir insanı sevmekle işe başlayan yüreği, toplumu kucaklamaktan, toplumuyla soluk alıp vermekten yorgun düştü.
HARİTADA BİR NOKTA
Gelelim yazının en başındaki alıntıya… Hani “yazmazsam deli olacaktım!” diye bitirdiği “Haritada Bir Nokta öyküsüne…
O öykünün hem anlatıcısı hem de kahramanlarından biridir Sait Faik. Öyküde, daha önce yazmama kararı almıştır.
Kaybettiğim her şeyi; insanlığı, cesareti, dostluğu, alın terini, sessizliği yeniden bulacak; () meyus ve mahçup ölümü bekleyecektim. Aklıma ara sıra esen yazı yazmak arzusunu, arzusu değil kötü huyunu, bu tek kötü huyu muvaffakiyetler, şöhretler düşünmeden () kalemsiz kâğıtsız dağlara fırlayacak, balığa çıkacaktım. Yazmayacaktım.
Kararı kesindir. Artık yazmayacaktır. Ömrünü burada bahtiyar bitirecektir. Gelin görün ki, balıkçılar arasında tanık olduğu bir “kötülük” (öyküde birine yapılan haksızlık) onu bu karardan geri döndürecektir… Kötülük her yerde olabilir (haritanın her noktasında). Yazmak belki kötülüğü önlemez ama yine de… “yazmasam deli olacaktım” dedirtir ve de delirtir yazara!
Çocukluk günlerinden yetişkinliğe, önündeki haritadan adalara, denizlere olan tutkusundan, adada balıkçılar arasındaki yaşama sürüklenirken… yazmanın “sırlarını” , “büyüsünü” muhteşem imgeleme gücü ve şiirsel diliyle ortaya kor öykü ustası Sait Faik..
Öykü Günü bahane, şimdi yeniden Sait Faik okuma ve gençlere okutma zamanıdır…
Esintiler. Cumhuriyet 11.02.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder