"ben ancak dans etmeyi bilen bir tanrıya inanırdım." f. nietzche
gününüz sevinçli geçsin...

11 Mayıs 2013 Cumartesi

Şiirimizin Altın Yıllarıydı

Necati Cumalı, Garip çizgisini geliştirerek sürdüren şairlerin ilk sıralarında geliyordu. O şiirin ortak çocuksu sesinden kendi yumuşak söyleyişini üretmeyi bilmişti. Yazmazsa “dünya yıkılmazdı gerçi”, ama o dünyayı alçakgönüllü renkler, incelikler katarak zenginleştirdi.

“Sesi hep öyle sıcak, yüzü aydınlık” kaldı.

O aydınlığı bize de taşıdı.

“Gerçek şiir pahalı şeydir aslında,” diyordu. “En küçük bir sadakatsizliği bile affetmez. Şiirden başka şeylerin, günlük çıkarların peşine düştükçe, halktan uzaklaştıkça, şiir de uğramaz olur şairin semtine. Her iyi şair şiirinin diyetini öder. Ama türlü türlü öder. Kimi tavan aralarında aç, sefil. Kimi sürgünlerde, mahpuslarda. Kimi... kendini korkunç bir yalnızlığa mahkûm ederek.”

***

Hani, artık suyu çıkmış bir soru var: “Issız bir adaya düşseniz yanınıza neler alırdınız?” Sorulana da, okuyana da bıkkınlık getiren bir soru. Necati Cumalı’nın yapıtlarını karıştırırken bu sorunun değişik bir biçimi geldi aklıma. Kendi kendime sordum: “Yaşadığın dönemde yayımlanan şiir kitaplarını düşün. Issız bir adaya gideceksin. Beş yıllık bir kesit seçmeni isteseler, yanına hangi dönemin şiir kitaplarını alırdın? Sadece o zaman diliminden kitap seçeceksin.”

Yanıtımı hemen verdim: “1950-1955 döneminin.”

***

Her dönemin unutulmaz yapıtları var elbet. Ama sözünü ettiğim kesiti“şiirimizin beş altın yılı” olarak nitelendiriyorum ben. İşte o dönemden yayın tarihleri sırasıyla yirmi kitap (Orhan Veli’yi belki 1950 öncesine almam gerekirdi; ama toplu şiirlerinin yayımlanışı bu döneme rastlıyor):

Orhan Veli Kanık: “Bütün Şiirleri”.

Necati Cumalı: “Güzel Aydınlık”.

Metin Eloğlu: “Düdüklü Tencere”.

Bedri Rahmi Eyuboğlu: “Üçü Birden”.

Cahit Sıtkı Tarancı: “Düşten Güzel”.

Melih Cevdet Anday: “Telgrafhane”.

Rıfat Ilgaz: “Üsküdar’da Sabah Oldu”.

Turgut Uyar: “Türkiyem”.

İlhan Demiraslan: “İncir Ağacı”.

Cahit Irgat: “Ortalık”.

İlhan Berk: “Günaydın Yeryüzü”.

Asaf Hâlet Çelebi: “Om Mani Padme Hum”.

Sait Faik Abasıyanık: “Şimdi Sevişme Vakti”.

Behçet Necatigil: “Evler”.

Sabahattin Kudret Aksal: “Gün Işığı”.

Attilâ İlhan: “Sisler Bulvarı”.

Edip Cansever: “Dirlik Düzenlik”.

Cahit Külebi: “Yeşeren Otlar”.

Oktay Rifat: “Karga ile Tilki”.

Özdemir Asaf: “Dünya Kaçtı Gözüme”.

Ceyhun Atuf Kansu: “Haziran Defteri”.

Fazıl Hüsnü Dağlarca: “Âsu”.

***

Bunlar ilk aklıma gelenler. Kitaplığımı biraz karıştırsam kim bilir daha nicelerine rastlayacağım.

Hangi beş yıllık zaman dilimi içinde bu sayıda güzel şiir kitabı yayımlanmıştır?

Saf şiirin var olduğu yıllardı bunlar. Şiir yaşamın içindeydi. Okunuyor, ezberleniyor, söyleniyordu. Seviliyor ya da sevilmiyordu. Şairin aklının kenarından bile geçirmediği yorumlar yapılmıyordu. Yazılanlar bu tür yorumlara açık değildi çünkü. Fiyakalı dizeler bile şiirin alçakgönüllülüğünü, yalınlığını taşıyordu.

Evet. 1950-1955 şiirimizin beş altın yılıydı.
ÜLKÜ TAMER. SELAM OLSUN. Cumhuriyet 20.11.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder