"ben ancak dans etmeyi bilen bir tanrıya inanırdım." f. nietzche
gününüz sevinçli geçsin...

7 Eylül 2013 Cumartesi

Bursa'daki edebiyat çevresi/ Mustafa Şerif Onaran

Bilge Karasu'nun yalnızlığını paylaşan ''Bıyık'', sağ ön ayağı kırık, topallayan bir kediydi. Karası az, akı çoktu tüylerinin. Ama üst dudağı kara tüylerle örtülü olduğu için ''Bıyık'' adını takmıştı ona Bilge Karasu. Pankreas kanserinden ölmek üzereyken, ''ölme'' der gibi, yalvaran gözlerle kendine bakan ''Bıyık''ı daha önce tanımış olsaydı, kedilerin ''umursamaz bir bağımsızlık'' içinde olduklarını düşünmezdi.Deniz Kavukçuoğlu, ''Kedi Gülüşü''nü yazarken, sınırsız zenginliği olan bir siyasetçinin, bu gülüşü kullanan çizerlerden para sızdıracağını bilemezdi.Kediler öyle kişilikli hayvanlardır ki, insana aldırmadıkları gibi, acımasını da bilmezler.Nuri Demirci'nin kedilerden yola çıkarak yazdığı eleştirel denemesi, sınıf arkadaşım Doğan Işıksaçan gibi çoktan unutulmuş iyi bir ozanı da andığı için, özellikle ilgiye değer bir yazıydı (AKATALPA-Kedi Kâbusu, Nisan 2005).Nuri Demirci hep ilgimi çeken bir yazar oldu. Edebiyata bakışındaki ''kadınsı hırçınlık'', ne yazdığını bilen bir yazarın kişiliğiyle ilgilidir.AKATALPA, bölge dergileri arasında özelliği olan bir dergi. Ramis Bora'nın yönetiminde; İhsan Üren, Hilmi Başal, Serdar Ünver, Nuri Demirci, özellikle Metin Elal gibi edebiyatçıların katkılarıyla, edebiyatımızda işlevi olan bir dergi özelliği gösteriyor.

ŞİİRE UFUK TURU

İhsan Üren her yıl bizi şiirimizde bir ''Ufuk Turu''na çıkarıyor (AKATALPA, Şiirimizde 2004 Ufuk Turu, Mart 2004). Mehmet H. Doğan'la Veysel Çolak'ın düzenlediği yıllıklar gibi kapsamlı değildir İhsan Üren'in çalışması. Ama daha etkilidir.İhsan Üren gönül insanı bir ozandır. Şiire gönül gözüyle bakılırsa, hele ''Ufuk Turu''nda 25 şiir değerlendirilirse, kendini önemseyen nice ozan neden o seçkide yer almadığına yazıklanabilir. Hele AKATALPA'nın yayın kurulunda olup da, ''Ufuk Turu''na katılma olanağı bulamayan iki ozanın sitemleri öne çıkınca; Ramis Dara, başyazısında, konuya açıklık getirme gereği duyuyor (AKATALPA, Dünyada Sadece Ben Yokum, Nisan 2005).Ramis Dara, ''Şiirde Ufuk Turu'' için İhsan Üren'e görev verilmediği, tam tersine böyle yıllıkların bırakılması gerektiğini dokunduruyor.Bir şiir yıllığını kim hazırlarsa hazırlasın, o yıllığa kendi beğenisinin gölgesi düşecektir. Yıllık ne kadar geniş tutulursa o kadar kişiliksiz olur. Önemli olan dar tutulmuş bir şiir seçkisinde umut veren ozanlara yol açmaktır.İhsan Üren dergide sorumluluğu olan, yılların birikimiyle şiire bakan bir ozan olarak, görev beklemeyecek, bir geleneği sürdürecektir.Böyle bir yıllığın düzenlenmesinde değişik yöntemler uygulanabilir. Umut veren kimi ozanlara ilgi çekmek, tanınmış ozanları anmaktan daha önemlidir.İhsan Üren yeni bir ozanı seçkisine alırken kısa tanıtımlar da yapıyor. Örnekse Halide Yıldırım'ı şöyle tanıtıyor: ''Bursa'da yaşayan yazarların yeteneklilerinden. Aramıza hoş geldi, sefalar getirdi.''Halide Yıldırım'ın şiiri ''Işıklı Islık'' adını taşıyor. Şiire şöyle başlıyor:''uslu taylar koşardımgenç sazımın mızrabınadudağımda ışıklı ıslıktürkülerim dört nala.''Halide Yıldırım, belirsiz bir imge yoğunluğuyla giriyor şiire. Ama şiirde neleri ayıklayacağını iyi bilmiyor. Gene de umut veren bir ozan. ''Aramıza hoş geldin'' demek gerekiyor.Mehmet H. Doğan ''Bana yeni bir imge öğreten ozanı benimserim'' demeye getirdiği bir sözle, imgeye ne denli önem verdiğini gösterdi. Bu görüşü paylaşan ozanlar az olmasa gerek. Mehmet Kıyat da ''Şiiri yapan yalnızca imge olmasa bile, imgesiz de olmaz'' diye düşünür.Şerif Erginbay da şiire yeni bir umut taşıyan ozanlardan.''Er geç yitirir anlamını uzakbakış dağılır tuzakların aç ambarında.'' demesini İhsan Üren şöyle yorumluyor: ''Avuntusu; bir yakın, bir uzak mıdır geçmiş yazların? Ruhun acıdı mı hangi yönde bakalım.''İhsan Üren Gülseli İnal'da gizemci bir anlayış seziyor. Gülseli İnal gizemci bir anlayışla dünyayı yorumluyor mu, yoksa o anlayışa sığınmak mı istiyor?''gördüm o ince bekleyişi;bekleyişteki yarayıdünya kabuğunun akımına kapılıpben de kapandım yeremilyarlarca yıl''O eski yoldaşımız yalnızlığın gücüne mi inanıyor Gülseli İnal? Orada kendini iyileştireceğini mi umuyor?Şiiri üzerine kesin yargılara varılamayan ozanları öne çıkarmak, onlarla şiir serüvenine katılarak ''Ufuk Turu''na çıkmak anlamlıdır. ''Ufuk Turu'' yolcularının en genci, 1982 doğumlu Gonca Özmen, İhsan Üren'in yorumu şöyle:''Geçen yıl, şiiri hakkında yazarken 'Gonca artık büyümeli' demiştim. Bu yıl 'Gonca büyümeye başladı galiba' diyorum.''La Poéte Travaille dergisindeki ''Küskün'' şiirine Gonca Özmen şöyle başlıyor:''Aldım denize bıraktım yüzünü sessizceSuda dalgın bir mitos bir balığın ağzındanKentleri anlayınca gördüm mahcup serçeleriSaçaklar küskün ahşabın dilindenGürültüsünü emziremez olmuş toprakBir ağaç gölgesine uzanıvermiş bir ev.'' Gonca Özmen'in yumuşak, uysal bir şiir dili var. O ''Küskün''lükte bile barışçı, içten bir seslenişle bizi yaşamaya çağırıyor.Ama asıl, İhsan Üren'in beğendiği ozanlar arasında, 2004 yılında da denek taşı sayılan şiirimizin ustaları yer almış. Fazıl Hüsnü Dağlarca, İlhan Berk, Gülten Akın, Hilmi Yavuz gibi kendini kanıtlamış ozanlar bir yana; ''Benim ozanlarım!'' dediğim, şiirleri belli bir düzeyden inmeyen Ülkü Tamer, Güven Turan, Mehmet Taner, Metin Güven, Sina Akyol, Hüseyin Ferhad da, İhsan Üren'in seçtikleri arasında.

UFUK TURU'NUN ARKA BAHÇESİ

İhsan Üren 12 dergiden seçmiş ''2004 Ufuk Turu Şiirleri''ni. Bunlar arasında GÖSTERİ'den seçtiği 7 şiir var. Nedense günümüzün en önemli şiir dergisi YASAKMEYVE'den ancak ''1'' şiir seçmiş.Ama ''Ufuk Turu'' çalışmasının boyutları geniş: 2003-2004 yıllarında çıkan 68 şiir kitabını, ''Şiir ve Şairler Hakkında Yazılan'' 27 kitabı incelemiş, çeşitli dergilerde şiirleri yayımlanan 100 ozandan şiirin ufuk turu yolcularını seçmiş.Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi 98'lik bir çınarın yanında, Gonca Özmen gibi gencecik bir fidanın bir arada bulunması, şiirimizin yarınları için umut vericidir.

BURSA

Bursa, edebiyatımızda önemli yeri olan bir kent. Orada, edebiyatı canlı tutmaya, özgün bir kişilik göstermeye çalışan edebiyatçılar tanıdım. Bir uçta Ramis Dara, bir uçta Nahit Kayabaşı; düzeyli bir edebiyatın oluşmasına çalıştılar.Uludağ Üniversitesi'ndeki öğretim üyelerinden Mustafa Burak'ın, Ahmet Necdet'in, Ali Özçelebi'nin katkıları unutulamaz.''Dünyada Sadece Ben Yokum'' diyen Ramis Dara; ''Edebiyat, belli çevrelerin, belli kişilerin tekelinde değildir'' anlayışını getiriyor.Ramis Dara, dışardan gelip de Bursa'ya yerleşen edebiyatçılardan. Ama onun kadar Bursa kültürüne, Bursa edebiyatına yararlı olan kaç kişi var?''Bursa Edebiyat Günleri'' gelenek haline geldiyse, bu edebiyat insanlarının Bursa'da oluşturduğu çevre yüzündendir. ''Yeni Biçem'', ''Düşlem'' dergileri bu çevrenin oluşmasını kolaylaştırmışlardı. Kendini de, yaptığı işi de önemseyen, iç tartışmalarla edebiyatın gelişmesine çalışan o güzel insanlar olmasaydı, Bursa, taşra görünümünden kurtulamazdı.AKATALPA, belki şiir ağırlıklı, küçük bir dergi. Ama bakış açısı getiren, edebiyatta işlevi olan bir dergi.

"KEDİ GÜLÜŞÜ"

Söze Doğan Işıksaçan'ı anarak başladım, onunla ilgili bir anıyla bitireyim.Ankara'da ellili yıllarda Nejat Tunçsiper ''Mülkiye'' adında bir dergi çıkarırdı. Biz o yıllarda ya tıp fakültesi öğrencisiydik, ya da yeni hekim çıkmıştık. Nejat Tunçsiper Sait Faik'ten gelen bir mektubu gösterdi. Doğan Işıksaçan'ın ''Zenzibar'' şiirini öven bir mektuptu bu!Doğan Işıksaçan erken öldü. Metin Eloğlu çizgisinden gelen bir ozandı. ''Kedinin Yeni Görevi'' onun şiir kitaplarından biriydi.Kedinin yeni görevi, kendine güveni olmayan siyasetçilere gülümsemektir...

Dergilerden. cumhuriyet kitap. 12.05.2005

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder