"ben ancak dans etmeyi bilen bir tanrıya inanırdım." f. nietzche
gününüz sevinçli geçsin...

15 Ağustos 2013 Perşembe

MİLLER'IN AŞK MEKTUPLARI

Henri Miller, Hoki Tokuda ile birlikte, yıl 1967..
Öylesine bir aşktı ki, onda doğu ve batı, nisan ile ekim bir araya gelmişti. Henri Miller 75, Hoki Tokuda 28 yaşındaydı. Aşk, bu kez Miller'ın canını yaktı. Parantez Yayınları tarafından Türkçeleştirilen "Aşk Mektupları" bu ilişkinin Miller yüzünü anlatıyor.

MİLLER'IN AŞK MEKTUPLARI

Henri Miller'dan Hoki Tokuda'ya...

O yıl, yani 1966'da Henry Miller 75 yaşındaydı. Bir arkadaşının evinde masatenisi oynarken caz şarkıcısı ve piyanist Hoki Tokuda ile karşılaştı. Âşık oldu. Ona gönderdiği ilk üç fotoğraf üç yaşını gösteriyordu. Miller için sıkıntılı geçen on beş aydan sonra 10 Eylül 1967'de evlendiler. Bu 15 ay içinde, Tokuda sıklıkla Japonya'daydı ve Miller altından kalkmakta zorlandığı bir acının içindeydi. 1969'da karısına otuz dört mektup yazdı, 1970'in Mayıs'ında ayrıldılar. 1975'e kadar düzensiz de olsa yazıştılar. Hoki, Henry Miller'ın ölümünden sonra Joyce Howard'ı arayarak mektupların yayımlanmasının yolunu açtı. Howard, Parantez Yayınevi tarafından Türkçeleştirilerek basılan "Henry Miller - Aşk Mektupları" kitabının girişindeki önsözünde şöyle diyordu: "... Böylece, bu doğu-batı, nisan-ekim ilişkisi Henry yetmiş beşinde, Hoki de yirmi sekizindeyken başlamış oldu. Bu, ruhbilimsel bir yapbozu andıran ve sıra dışı kişilikleri olan kişileri ilgilendirdiğinden eşine az rastlanan bir ilişkiydi..."
1968 tarihli bu fotoğraf Hoki'den Henri Miller'a gönderildi...


Ağustos 1966

Büyük olasılıkla, son altı haftada üç evlenme teklifi aldığıma da inanmayacaksın (ayrıca New York'lu iki bayan da gidip onlarla yaşamam için yalvarıyorlar). Biri Paris'te, biri Berlin'de ve diğeri de Varşova'da. Şaka yapmıyorum. Bunları sana büyük bir sevgili, karşı konulmaz bir Don Juan olduğumu kanıtlamak için anlatmıyorum, yalnızca bu işlerin benden geçmediğini bilmeni istiyorum. Ve senin asıl inanmayacağın şeyse o kadınlara, güzel bir Japon kıza umutsuzca âşık olduğumu anlatmamdır. Kastettiğim kız da elbette ki Majesteleri İmparatoriçenin gözdesi Hoki-Sama'dan başkası değildi.
Hoki bir müzede, yıl, 1966...
Perşembe öğleyin

Ava Gardner bile seni biraz kıskanıyor!

Ağustos 1966

Bir taneme

Ve aşk şarkısı hâlâ sürüyor... Hiç "curette" diye bir şey duydun mu? Kürtajdan sonra rahmi kazımak için kullanılan bir alet. Bu öğleden sonra sanki ruhumun içinde "curette" kullanmışsın gibiydi. Artık "Japon hastalığı"ndan ölmeyeceğime emin olabilirim.

Eylül 1966

Pazar 02:30

Sevgili Hoki-Anata bakari!*

Bu sabah telefonda, son eşimin (Eve), harika bir günün ardından uykusunda öldüğünü öğrendim. Bütün eşlerim -ve sevgililerim- içinde en iyisiydi, benim için her şeyi yapardı. Biz boşandıktan ve o evlendikten kısa bir süre sonrasına kadar da yapmaya devam etti. Bense onun bu iyiliklerine, çok kısa sürede sıkıldığım, değersiz genç bir kaltakla Avrupa'ya kaçarak karşılık verdim...

Yakında seni yine görüyor olabilirim ama farklı bir gözle. Yaşam olanaksızı araştırmak için çok kısa. Sonunda şunu anladım; büyüleyici koyu renk gözlerinin derinliklerinde saklanan şey, gizem olduğunu sandığım şey yalnızca boşlukmuş.

*Bir tanem

2/11/66

Hoki'nin ricası üzerine, Henry'nin Hoki'ye armağanı olan resmin sol dibindeki "chin chin"ler posta pullarıyla kapatıldı.

Perşembe gece yarısı

Unutma, sol el hayalperesttir.- Bütün düşler do diyez minör anahtarla çalınmalıdır.

24/11/66

25 Kasım 1966

Parasız yaşadım, evsiz yaşadım, yiyeceksiz yaşadım, hatta inançsız yaşadığım dönemlerim de oldu, ancak hiç bu kadar uzun sevgisiz yaşayamadım. Senin sevgin olmaksızın yaşamak zorundaysam bu yok oluşum demektir, çünkü senin yerini alabilecek kimse yok. Sana erkeksi gururun kalan son parçasıyla birlikte yüreğimi sundum. İstiyorsan, ayaklarının altında ez onu, ama yalvarırım işini çabuk bitir.

7 Haziran 1967

Hep uykusuzluk çekmişimdir ancak bu seferki farklı. İçim sevinçle dolu, gülümseyerek ya da gülerek uyanıyorum. Harika değil mi? Hepsini sana borçluyum. Büyük âşık olarak yitirdim ama kendimi bir erkek olarak, tanrılardan ya da herhangi birinden iyilik gereksemeyen, yalnızca yaşamaktan mutlu olan bir insan olarak buldum. Yaşadığım bu evrenden tat alabildiğim için Tanrı'ya (ya da her kimse ona) şükür.

3 Temmuz 1967

(Miller tarafından Hoki ile ilişkilerine dair bir yazı yayımlayan Japonca bir derginin editörüne yazılmış)

Bildiğiniz gibi hem Hoki, hem de Riko kırgınlar. Sanırım yaptığınız yanlış, Hoki hakkında tanıdıklarına sorular sormanızdı. Eğer yazınızı benimle yaptığınız görüşme ile sınırlamış olsaydınız işler çok daha kolaylaşırdı. Hoki'nin kazancının tartışılmasını abartılmış bulmakla kalmadım, bunun hangi amaca hizmet ettiğini de anlayamadım. Hoki'nin benden Jaguar istediği doğru değil ve ben de almadım. Hoki benden hiçbir zaman para istemediği gibi bana her çeşit hediyeyi aldı. Ben de aynı biçimde davrandım elbette.

.......

Bu Hoki aşkı bitmedi, inanın bana. Hoki için aslında bitebilir ama benim için değil. Sevgimden sıkıldığını gördüm. Bunun ne kadar umutsuz olduğunu onun kadar iyi biliyorum. Benim bir ayağım çukurda, onunsa önünde koca bir yaşam var. Reddedildiğim için daha çok acı, incinme duymuyorum. Yalnızca, yaşamımı paylaşamadığı için koca bir boşluk hissediyorum. Beni kabul etseydi belki de perişan olacaktım. Birlikte yaşayacak olsak belki de er geç ondan nefret edecektim, ancak bunun sevgimle hiçbir ilgisi yok. Beni yaralayan Hoki değil, küçücük yüreğim için çok büyük olan bu sevgi. Ben özgür bir adamım, istediğimi yapar, istediğimi severim. Ancak bu sevdiğimin yerini doldurmuyor. İsterseniz bana saf deyin ama ben Hoki'nin beni sevgiyi anladığı için sevdiğine inanıyorum.

13 Nisan 1968

Dünkü mektubum çok iş kokmuş olabilir. Bunca zamandır senden haber alamayışımdan ötürü küskünlüğümün yanı sıra sana söyleyecek çok şeyim vardı. Seni biraz olsun özleyip özlemediğimi soruyorsun. Hem evet, hem hayır. Dürüst olmak gerekirse evet. Hayır, çünkü seni buradayken de çok az gördüğümden pek fark etmiyor. Uykusuzluk krizleri sen ayrıldığından bu yana ayak parmağımın kaşıntısıyla yeniden başladı. Sanırım ayak parmağım senin burada olmayışına tepki gösteriyor.

17 Nisan 1968

Sevgili Hoki-San,

Geçenlerde gönderdiğim iki mektubu şimdiye kadar almışsındır umarım. Bu arada senden hâlâ ses yok. (Her yerde ütüyü arıyoruz. Senin götürdüğünü sanıyorum, doğru mu?)

26 Nisan 1968

Not. Birisi bana seninle yapılan bir görüşmenin kupürünü gönderdi. (Karanlık, gizemli-güzel bir görünüşün vardı) Ancak çeviride "Beni özlemediğin..." yazılı.

27 Nisan 1968

Pazartesi sabahına kadar senden mektup almazsam sana bir daha yazmayacağım. Bir taş duvara daha fazla yazamam. Sessizliğe alışık olduğumu sanıyorsan yanılıyorsun. Buna kızmakla kalmıyor bir de benimle ilgili olarak güvenceden başka bir duygun olup olmadığını da merak ediyorum... Okuduğuma göre yaşamımızı gül bahçesine benzetiyorsun. Ancak öyle mi? Sana söylediğimden başka nedenlerle Japonya'ya gidemediğim hiç oldu mu? Hatırlamaya çalış. Bir keresinde sana yüce özelliklerin olduğunu söylemiştim, ancak biraz çocuksu ve bencil özelliklerin de var. Bunlar bir arada olmuyor. Şansını fazla zorlamamalısın. Poker tabiriyle blöf yapma. Sabır takdir edilir, kötülenmez. Sabrımı yitirmeye başlıyorum; bunu telafi edip etmemek sana kalmış. Nasıl yapacağını da söylemek zorunda değilim. Bu gecelik bu kadar.

Henry-San'ın

29 Nisan Pazartesi

Canım Hoki'm, bir gün bana bakacağını söylemen ne hoş. Umutsuz bir yatalak olmazsam bunu senden beklemeyeceğimi biliyorsun. Paradan bahsediyorum çünkü eskisi kadar kazanmıyorum ve alacaklarım çok yavaş geliyor. Her gün parayı nasıl kazanacağımı, bunun için kime yazacağımı vb. düşünmem gerekiyor. Deliriyorum. Para düşünmekten nefret ediyorum.

5 Mayıs '68-Pazar

Ara sıra hatırladığın bazı küçük, hoş şeyleri -duygusal da olsalar- bana yazmalı, anlatmalısın, bundan hoşlanırım. "Seni özlüyorum" ya da "Hep seni düşünüyorum"u görmek beni nasıl heyecanlandırıyor bilemezsin. Yitirecek hiçbir şeyin yok ama kazanacak çok şeyin var. Sana yakın olmak, karım olduğunu, birlikteliğimizin bir anlamı olduğunu hissetmek istiyorum. İlgisizlikten kurumama izin verme. İstediklerimi başka kadınlarla yapmama da izin verme. Biraz kıskanç ol. Daha mutlu olurum.

20 Mayıs 1968 Akşam

Her nedense sen gittiğinden beri kadınlar beni arayıp benimle buluşmaya çalışıyorlar. Uzakta oluşunun kokusunu almış gibiler ve beni de umursamıyorlar. Hepsi seninle mutlu olup olmadığımı soruyor. Benimle yalnız kendi rahatın için evlendiğin söylentisi dolaşıyor. Bazıları, senin burada ve Japonya'da gizli sevgililerin olduğundan kuşkulandıklarını söylüyorlar. Yanıtım, Sen beni sevsen de sevmesen de seni sevdiğim. (Fakat onlara karımın aşka ilişkin bir şey duymak istemediğini söylemedim.)

15 Ekim 1968 (01.00)

Jaguarını yalnız yakındaki mağazalara gitmekte kullanıyoruz artık. Çok fazla sızıntı var ve uzun yolculuklar tehlikeli. Puko onu senin yalnız kendi adına sigortalattığını söylüyor. En iyisi sen dönüp satana dek onu garajda tutmak.

24 Ekim 1968 Gece yarısı

Şimdi bile elimde kalem kendimi utangaç ve işe yaramaz hissediyorum. Seninle gerçekten hissettiğim gibi hiç konuşmadım sanırım. Yüreğimi dökmeye hazır olduğumda sen sinirli, huzursuz ya da utangaç oluyorsun. Avucumdan uçup gitmeye çalışan bir kuş gibisin. Kendimi yitik hissediyorum, dilimi yitiriyorum. Neden kaçmak istediğini anlamıyorum. Sevgilim... Sana yakın olmayı çok istiyorum, seni yalnız kollarımla değil yüreğimle kucaklamak ve yüreklerimizin tek bir yürek gibi atmasını istiyorum.

Perşembe gecesi

Hoki-San,

Bu akşam tam anlamıyla perişan hissediyorum. Seni aradım ancak yanıt yoktu. Bugün kartını aldım. Bana telefonda kart gönderdiğini söyleyişini hâlâ hatırlıyorum -sanki 24 kıratlık elmas gönderdin!

Evliliğimiz boyunca -ve öncesinde bile- beni nasıl mutsuz ettin. Sevgi, ilgi, anlayış... Kocan olarak saygı bile göstermedin. Kendi keyfince, sadakat bekleyerek ama göstermeyerek kendi tatlı yolunda gittin. Şımarık, hoşnutsuz, tamamıyla bencil, kendi evinde tutuklu gibi davranan bir çocuk.

Ocak 1969 Cuma 3.30

Yineliyorum -senden iğreniyorum. İnceldiği yerden kopsun. Seninle yaşamak için ilgim kalmadı. Sokaktan herhangi bir orospuyu alsam seninkinden daha iyi muamele görürüm. Bazen, söylediklerinin ve yaptıklarının ya da uykunda yürüyüp yürümediğinin farkında mısın diye merak ediyorum.

27 Ekim 1969

Ben senin "deden" değilim. Platonik bir aşk istemiyorum. Çiçek çocuklarıyla da hiç işim olmaz. Tek başıma arkadaşlık istemiyorum. Bizim gerçekten ne arkadaşlığımız vardı ki? Bana düşmanından kötü davrandın. Beni tüm dünyanın ve arkadaşlarının önünde küçük düşürdün. Beni! Senin sığınağını, sevilmediğini bildiği halde seninle evlenen beni. Gerçekten üstün bir kişi olsaydım senden hiçbir şey beklemezdim. Ama o kadar üstün değilim. İnsanım. Senden bir şeyler beklerim. Bunu bana veremiyorsan ayrılmamız gerekiyor. **

Henry Miller, Hoki'ye gönderdiği ilk üç fotoğrafta üç yaşındaydı...
HENRY MİLLER

1891'de New York'ta doğdu. Babası Alman terziydi, çocukluğu güç koşullar altında geçti. Liseden sonra bir süre New York City College'a devam etti. Değişik işlere girip çıktı, 1930'ta Paris'e gitti. İlk önemli yapıtı, Yengeç Dönencesi 1934'te yayımlandı. Miller'ın Paris'teki yoksulluk yıllarına ve duygusal deneyimlerine dayanan bu roman, alaycı ve gerçekçi anlatımının yanısıra, cinsel konuları da özgürce ele alışıyla dikkat çekti. 1939'da Yunanistan'a gitti. Kendisinin en yetkin yapıtı saydığı "Maroussi Heykeli" bu gezinin ürünüydü. 1940'ta ABD'ye döndü, 7 Haziran 1980'de ölümüne değin California'da yaşadı. Eserleri 1960'a kadar ABD ve İngiltere'de yasaklanan Miller, özellikle Beat kuşağı gençliği ve bu kuşağın yazarları üzerinde etkili oldu. Başlıca yapıtları arasında Oğlak Dönencesi, Merdivenin Dibindeki Gülümseyiş, Sexus, Plexus, Nexus, Resim Yapmak Yeniden Sevmektir ve Anais Nin'e Mektuplar yer alıyor. *

cumhuriyet. dergi. 18 ŞUBAT 2001

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder