"ben ancak dans etmeyi bilen bir tanrıya inanırdım." f. nietzche
gününüz sevinçli geçsin...

17 Ağustos 2013 Cumartesi

bendeki can yücel resimleri/ gülsüm cengiz

Geçtiğimiz günlerde, Kuzguncuk’ta Can Yücel’i andık. Konuşmamı hazırlarken, popüler kültürün egemenliğindeki kitle iletişim araçlarında ve kimi çevrelerde onun şarabı seven, küfreden, şiirlerinde küfür sözcükleri kullanan bir kimlik olarak yansıtılmasının; Can Yücel’in insan, şair, devrimci kimliğinin bütünsel olarak algılanmasının zaman zaman önüne geçtiğini düşündüm. Onu daraltan, kitlelere yanlış tanıtan bu görüntüler Can Yücel’i bütünsel olarak yansıtmıyor. Ben, onun şiirlerinden ve yaşam karşısındaki duruşundan yola çıkarak bendeki Can Yücel resimlerinden söz etmek istiyorum.

HAKSIZLIKLARA KARŞI ÖFKEYLE DOLU
1974’ün ilk aylarıydı. Önce Sevgi Duvarı’ndaki şiirlerinden tanıdım Can Yücel’i. Sander Yayınlarının yayımladığı kitabın kapağını, usta sanatçı Mengü Ertel tasarlamıştı. Bütün kapağı kaplayan duvardaki tuğlaların arasında bitivermiş sarı çiçeği görünce sıcacık olmuştu içim. Şairin tutsaklığına bir göndermeydi duvar; çiçekse insanın geleceği adına kurduğumuz düşün hiç bitmeyen umuduydu… 1950 ile 1973 arasında yazılmış şiirleri okurken içi insan sevgisinin yanı sıra haksızlıklara karşı öfkeyle dolu Can Yücel’i tanıdım önce… 
“Bir Numaralı Halk Düşmanı” şiiri şu dizelerle sona eriyordu:

“Biliyorum suçluyum razıyım cezama/ Çalmadım öldürmedim ama daha kötüsünü yaptım/ Na’aptım biliyor musunuz Reis Bey/ Tuttum insanları sevdim.”

Sonra yüz yüze tanıştık; önce Cağaloğlu’ndaki Meserret kahvesinde, sonra Kandilli’deki evinde… Meserret kahvesindeki, cezaevinden yeni çıkmış öfkeli bir ozandı. Cezaevinde tutulmasına, gencecik devrimcilerin idam edilmesine, öldürülmesine, ülkemizin emperyalizme peşkeş çekilmesine öfkeliydi.

SEVGİ DOLU BİR BABA
Eğitimci yazar Yılmaz Elmas ile birlikte gittiğimiz Kandilli’deki evindeyse bir baba çıktı karşıma… Ülkemizdeki bütün çocuklarla birlikte, kendi çocukları için de içi titreyen, düşler kuran, başarılarından kıvanç duyan… O gün, bizimle paylaştığı şeylerden biri, bir zarfın üstündeki puldu. Uluslarararası bir resim yarışmasında ödül alan 9 yaşındaki Su Yücel’in yaptığı resmin basıldığı pulu bize gösterirken içi sevgiyle, kıvançla dolu bir baba vardı karşımızda. Yine de biraz utangaç; övündüğü sanılacak diye… Şu dizelerde söylediği gibi:

“Ben utangaç tabiatlı bir adamım. Küçük kızım Su’ya bakmayın siz, - Ona göre ben, o’ooh! yumuşak başlı bir kaplanım -Ciddi söylüyorum, fena halde utangaçımdır. Hele biri beni ezkaza övmeye başlasın, resmen kızarır, bozararım.”

Sevgi dolu bir babaydı o. Çocuklarına ve bütün çocuklara olan sevgisini, güvenini kızı Güzel için yazdığı şiirde dile getirmişti:

“Sen ki çiçekleri toplamayan Güzelim/ Çiçekleri sulayan çocuk/ Ve ben ki buruk ve kavruk/ Bir ihtiyar adamım artık,/ Öyle güzeldim ki senle, çiçeklerden çok…Ve anladım, anladım ki bir daha: Düşünde bile göremez işler/ Düşlerin gördüğü işleri.”

ÖZGÜRLÜKLERE TUTKUN BİR ŞAİR
Devrimci ve özgürlüklere tutkun bir şair olarak tanıdım Can Yücel’i; hem şiirlerinden hem yaşam karşısındaki duruşundan. Ne var ki bedeli hapisti, zindandı, işkenceydi devrimci ve özgürlüklere tutkun bir şair olmanın. Can Yücel’e de ödetildi bu bedel. Bir Sen Eksiktin Ayışığı şiiri yaşadıklarının yakın tanığıydı.

“Bileklerimizi morartmış yeni/ Alman kelepçeleri,/ Otobüsün kaloriferleri bozuldu/ Kaman’dan sonra/ Sekiz saat oluyor karbonatlı bir çay bile içemedik,/ Başımızda pirensip sahibi bir başçavuş./ Niğde üzerinden/ Adana Cezaevi’ne gidiyoruz…/ Bi sen eksiktin ayışığı/ Gümüş bir tüy dikmek için manzaraya!”

Yalnız değildi tutsaklıkta ve bunu da yazdı şair. Sardunyaya Ağıt şiirinde, cezaevlerindeki çiçek yasağını dile getirirken “yeşil ölümle dalaşta” dizesiyle genç ölümlere olan tepkisini de ortaya koymuştur. Şiir şu dizelerle sonlanır:

“Canların gözü yaşta,/ Aklı idamlık yoldaşta/ Yeşil ölümle dalaşta/ ikindiyin saat beşte.”

YAŞAMI BOYU ÖRGÜTLÜ OLDU
Can Yücel devrimci ve sosyalist kimliği gereği yaşamı boyunca örgütlü olmuştur. Gençlik dönemlerinden gelen örgüt bilinci, 1996 yılında Emek Partisinin kurucuları arasında yer almasını sağlamıştı. Çocukluğumu geçirdiğim Kuzguncuk’a yıllar sonra Can Yücel’in kapısını çalmak için dönmüştüm. Şairle, partinin kültür politikası üzerine sohbet etmek, düşüncelerini öğrenmek, önerilerini almak için evinde buluşmuştuk. Sonra, birkaç kez daha ziyaret ettim onu. Bu sohbetlerden birinde bana söylediği; 
“Ben inatçı bir komünistim, bir partiye girdim mi tam girerim” sözü, Kuzguncuk’u anlatan, ona adadığım bir şiirde yer aldı. Farklı dönemlerde farklı partilerde yer alan şair, işçi sınıfının örgütlü mücadelesiyle hayatı değiştirebileceği inancını hep korudu; tıpkı İşçi Marşı şiirinde söylediği gibi:

“Hava döndü, işçiden işçiden esiyor yel/ Dumanı dağıtacak yıldız-poyraz başladı/ Bahar yakın demek ki mevsim böyle kışladı/ Bu fırtına yarınki sütlimanlara bedel/ Hava döndü işçiden, işçiden esiyor yel.” 

Can Yücel, yaşama, mücadeleye olduğu kadar sevdaya da tutkuluydu. Yaşamını paylaştığı Güler Yücel için yazdığı pek çok sevgi dizesinin yanı sıra Kadınım Akdeniz Yaraşıyor Sana şiirindeki dizeler de sevdayı bütünsel olarak algıladığını ortaya koymaktadır: 

“Senle yaşadığım günler gümüş bir çevre oldu ömrüm değince güneşine.”

ÖFKEMİ SEVGİ KAÇIRDI
Can Yücel kızına yazdığı şiirde “ihtiyar adamım artık” der ama aslında o hep gençtir; beyni, yüreği yaşlanmayan bütün devrimciler gibi. Can Yücel, çocuklara ve gençlere sevginin yanı sıra acılar, açlıklar, yokluklar, yoksulluklar, baskılar, hapisler, idamlardan sakınma, koruma duygularıyla bağlıdır. Gençlere yapılan haksızlıklara öfkelidir; baskılara, acılara inat gençlerin günlerini ışıtabilmek, renklendirebilmek ister. Bu isteğini, “Sevgili Gençlik” şiirinde dışa vurur:

“Öyle parçalandım ki ömrümde sevgiyle öfke arasında/ Sevgimi öfke vurdu/ Öfkemi sevgi kaçırdı/ İçim parçalandı arada/ Bi de bigün baktım gökyüzüne, bir bayram gecesi/ Bir kestane fişeği açmış yedi rengimden/ Yağıyorum çocukların üstüne.”

Evet, nerede haksızlıklara karşı bir başkaldırı, mücadele varsa Can Yücel oradadır; şarkılanan şiirleriyle, ağaç dallarına, duvarlara yazılan dizeleriyle ve yaşam karşısındaki ışıklı duruşuyla…

'Bendeki Can Yücel resimleri'
YAŞAMIN YEDİ RENGİ VAR
Gülsüm Cengiz
glsmcengiz@gmail.com
evrensel.net - Güncelleme tarihi: 2013-08-16 19:16:53
fotoğraf: fahir m. çelik

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder