Yaprak Öz'den üç şiir kitabı
BEN'İN VE ÖTEKİNİN ŞİİRİ
Yaprak
Öz’ün şiirini yapılandırışı blok söyleyişlerle gerçekleşiyor. Bazen
dörtlü beşli kümelerle kuruyor şiirini. Şiir tümcelerini kırarak
anlamsal bütünlüğe ulaşıyor.
Ahmet ADA
Yaprak
Öz, 1973 yılında Zonguldak’ta doğdu. İstanbul Üniversitesi Amerikan
Kültürü ve Edebiyatı Bölümü’nde öğrenimini tamamladı. Şiirleri çeşitli
edebiyat dergilerinde yayımlandı. İlk şiir kitabı Fırtına Günlüğü
2006’da, ikinci şiir kitabı Şiirli Müzik Kutusu 2009’da, üçüncü şiir
kitabı Bir, İki, Üç Gökyüzü 2012’de yayımlandı. Şiirli Müzik Kutusu
kitabı ile Cemal Süreya Başarı Ödülü’ne değer bulundu. Avrupalı yazar ve
şairlerden Türkçeye çeviriler yaptı. Şiirlerinin Yunanca, Romence,
Bulgarca, Sırpça, Makedonca, İngilizce çevirileri yayımlandı.
Yaprak
Öz. 1997 yılından beri şiirler üretmesine karşın yapıtları 2000’lerden
sonra yayımlandı. Yazın dünyası ya da ortamı Yaprak Öz’ün yapıtlarına
nedense ilgisiz kaldı. Bunda şiir düşüncesi konusunda görüşlerini
yazmayışı, yazın çevrelerine uzak duruşu gibi farklı nedenler etkili
oldu. Oysa, ürettiği şiirlerin niteliği ortada. Kendine özgü bir şiiri,
şiirini kuşatan bir dünyası var.
Daha
ilk kitabı Fırtına Günlüğü’ndeki şiirlerinde aile bağları parıltılı
dizelerle işaretleniyor. İçindeki doğa, evren ya da dünya abartıyı
barındırmayan bir lirizmle yansıtılıyor. Doğasal bütün nesneler olağan
parıltılarıyla şiirlerine giriyor: “Uçan balıklar, denizatları, / yunus
çığlıkları, kumullar, / dalgalar, denizyıldızları” (s. 9) örneğinde
görüldüğü gibi. Şiirinin öznesinin doğasal zenginliği ölçülü lirizmiyle
dengeli.
Yaprak
Öz’ün şiirini yapılandırışı blok söyleyişlerle gerçekleşiyor. Bazen
dörtlü beşli kümelerle kuruyor şiirini. Şiir tümcelerini kırarak
anlamsal bütünlüğe ulaşıyor. Uyak ve ses çabası yok ve ritmi metnin
yüzeyine yaydığı gözleniyor: “Bekledim ve büyüdü, / büyüdü ve bekledim
iyileşeceği günü” (s. 7) gibi (ve) bağlacıyla kurduğu şiir tümceleri o
kadar çok ki, bir örnekle yetineyim. (Ve) bağlacıyla kurduğu şiir
tümcelerinin bazen şiir işçiliğini zedelediğini de belirteyim.
Gaston
Bachelard, “Şairlere kulak vermek gerekir” diyordu. Yaprak Öz’ün
doğayla iç içe olan özel dünyasına kulak vermek, ondan sesler alıp
sesler vermek okuru zenginleştiriyor: “Yalnızlık uzun uzun tarar
saçlarını / Çıplak ayaklarıyla dolaşır odadan odaya. / Gök gürlediğinde
korkar” (s. 16). Soyuttan somuta akan imgenin yalnızlığın anlatımını ne
kadar güçlü kıldığını söylemek bile fazla. Yaratıcılıkta en büyük etken
olan imgelem dünyasının zenginliğidir bu aynı zamanda.
Masalların,
düşlerin, düşlenilenlerin, ev ve evrenin, fantastiğin dünyası
şiirlerinin çevrenini oluşturuyor. Yaprak Öz, şiirlerinde noktalama
imlerine dikkat ediyor.
Yaprak
Öz, birçok yalın şiir tümcesinin arasına şaşırtıcı yazınsal imgeler
yerleştiriyor: “Eskimiş bale pabuçları kadar çirkin geçmiş” (s. 21). Bu
güçlü dize Öz’ün şiirini özetler niteliktedir. Somuttan soyuta yapılan
yazınsal imge Yaprak Öz’ün anlamlandırdığı geçmişin ne’liğini güçlü
biçimde yansıtıyor.
Fırtına
Günlüğü’de “ülke” imgesi de öne çıkan bir imge: “Irmaklar arasında ülke
/ Mezopotamya.” (s. 23). “Böylece dönüşebilirim bir dünya atlasına, /
dağlarım, ırmaklarım, okyanuslarımla, / her ülkeye yeni bir ad vermek.”
(s. 37). Böylece, şairin zihinsel dünyasını okumak mümkün oluyor.
Kısaca, Yaprak Öz dünyasal olanı şiirleştiren bir şair. Çocukluğundan
geleceğe doğru yayılan bir zihinsellik gözleniyor. Şiirleri, Ben’i
kucaklarken ötekini de kapsıyor:
ESKİ ANILARI GÖKYÜZÜNÜN
Gecesin sen
ve ben yeşil ateşböceğiyim
küçük kardeşimiz güzel yüzlü bir ağaç
annemiz ağlamış,
henüz yıkanmış gibi ıslak
babamız korkutmuş onu av tüfeğiyle
kar toplamış bıyıkları
uyuklarken arka bahçemiz
ölüsün sen
ve yaşıyoruz biz.
(s. 43)
Ev ve evren Yaprak Öz’ün ülke ile birlikte temel dünyasını oluşturuyor.
Şiirli
Müzik Kutusu’nun ilk kitabından farkı biçimselliği. Anlatıcı-ben
düzyazısal şiirler yazıyor: “Sihir”, “Kara Büyü” ve “Ayçöreği Perisi ve
Beyaz Bulutlar” metin-şiirleri böyle şiirler. Şiirlerin biçimini şiir
tümceleri kuruyor. Gündelik hayatın edimleri kadar, düşlediği dünyanın
edimleri de giriyor şiirine. Sözgelimi : “Bir kaplanın pembe ağzı, /
öpüyorum seni / unutmabeni çiçeği, / seni izliyorum” (s. 17) diyor.
Gerçeklikler zihinsel. İmgelemin yaratıcı basamaklarından inip dilsel
oluşumlara dönüşüyor. Genç kız izleği otobiyografik özellikler
çevresinde işleniyor. Başkalarının hikâyesi şiirlerin problemi oluyor.
Ve şiirlerin, şiir oluşlarında bir sorun görülmüyor. Binbir çeşit ot,
çiçek doğanın döngüsünden şiirlere akıyor. “Hatıra Defteri” (s. 33-34)
başlıklı şiirinde, yazıyla tarih belirtip karşısına o yılın en
belirleyici edimini tek dizeyle saptıyor. Biçimsel açıdan da deneysel
bir şiir ortaya koyuyor. Kitabın daha sonraki şiirlerinde ötekini dile
getirirken kendini de kapsayan bir boyuta ulaşıyor. Kısaca, kendinin
dışına taşan bir kucaklaşma gerçekleşiyor. “Tüm yaz” tekrarlarıyla
oluşan “Yaz Şarkısı” başlıklı şiirinde “ön yineleme” (Anaphora) seslerin
tekrarı olarak okunabiliyor. “Arzukeş” (s. 38) gibi bileşik sözcükler
üreterek yeni anlam öbekleri kuruyor. Taş plaklardan dinlediği şarkılara
göndermeler yapıyor. Bazen de, “Mutluydu mutluydu mutluydu Sylvia
sonunda” (s. 43) gibi sözcük birimini art arda tekrarlayarak mutluluğun
anlamı pekiştiriliyor: “Açarım sabah olunca gözlerimi / sessiz ve beyaz
ve ırak bir dünyaya” (s. 45). Burada, ikinci dizede (ve) bağlacıyla
yapılan ritim dikkati çekiyor. İçinde yaşadığımız dünyanın nasıl
olduğunu vurgulamak için de bağlaç pekiştirici bir işlev yükleniyor. Bu
örnekte de görüldüğü gibi Yaprak Öz’ün iletişim dilinden koparak şiir
dili kurma çabası öne çıkıyor.
Dilden
söze akan, sözün taşıdığı özel dünyasından bahsetmek, şiirin
çıkageldiği bir dünyadan bahsetmek gibi. Ritim de çeşitli tekrarlarla
oluşuyor: “Eski, yıkık bir gece. / Eski, yıkık bir evde karıştırıyorum
geceyi. / Eski, yıkık bir kalp benimki” (s. 55) örneğinde görüldüğü gibi
hem ritim için, hem anlam kurmak için tekrarlara başvuruyor.
Bir,
İki, Üç Gökyüzü (2012) Yaprak Öz’ün yayımladığı son şiir kitabı. Önceki
kitaplarındaki şiirleriyle bu kitabındaki şiirleri arasında
dilsel/biçimsel bir kırılma yok. Sözcük ve sözce tekrarları ritim için
yapılıyor bu kitabında da. “Kalbim, Cancağızım” başlıklı şiirinde
tekrarlarla belirgin bir tekniğe ulaşıyor. Bir durumu, bir duyguyu
pekiştirmek, yoğunlaştırmak için de tekrarlara başvuruyor. Ama bazen
tekrarlar bıktırıcı olabiliyor. (s. 12-13). Öyküsel, düzyazısal anlatım
daha fazla öne çıkıyor bu kitabında: “Geçen yaz almıştım bu notları. /
Ansızın şimdi aklıma geldi geçen yaz” (s. 21) dizelerinde “geçen yaz”
fazlalığı eksiltmelere yönelmediğini gösteriyor. Üçüncü kitabında daha
damıtık bir şiire yönelmesi gerekirken kusurlu olabiliyor.
Bir,
İki, Üç Gökyüzü’nde kadınlık olgusu da öne çıkıyor: “Eteğim sevgiliyi
delirtecek denli kabarık. / Bir türlü açmayı beceremeyecek onu” (s. 25)
dizelerinde görüldüğü gibi.
DÜNYANIN SESİ
“Şakayıklar
ve Deniz Kabukları” başlıklı şiirinde bir dizenin sözdizimi
değiştirilerek bir “küme” tekrarlanıyor. Yaprak Öz “küme” tekrarlarıyla
da ritim sağlamayı deniyor. Bazı şiirlerinde düzyazının ağırlığı
görülüyor: “Dokuz Kuka Oyunu” (s. 27) böyle olan bir şiiri. Fazlalıkları
atarak eksiltmeli bir anlatım da gözleniyor: “Saçlarını açar mısın
benim için? / Topuzunu ve ağzını ve bacaklarını?” (s. 29). (Ve)
bağlacıyla yaptığı eksiltme dikkati çekiyor. Nesneler de kurucu bir
özellik kazanıyor: “çiçekli duvar kâğıtlarına, / porselen çay
takımlarına, / beyaz dantelden eldivenlere, / kuyruklu sabahlıklara,”
‘(s. 28) vb. Nesne, dil ilişkisi bağlamında şu söylenebilir: Öznenin
nesneyle kurduğu ilişki dünyayla kurduğu ilişkiden farksızdır. Yaprak
Öz’de de bu ilişki, öznenin anlaşılmasına, açımlanmasına yol açıyor.
Bir,
İki, Üç Gökyüzü’nde de şiir oluştan fire veren, düzyazının dolayımında
olan şiirler var: “İpeklere Asılı Yıkanmış Bir Oyuncak Bebek” (s. 30),
“Depresyon” (s. 32), “Açıl Kilidim Açıl” (s. 46), “Günahlar” (s. 56)
gibi. Kitabın son şiiri “Kürkçü Han” küçük bir öykü gibi. İstanbul bütün
canlılığıyla ve pırıl pırıl bir Türkçeyle yansıtılıyor. “Arabesk” (s.
31), “Orda Bir Cennet Var Uzakta” (s. 68), “Ağustos” (s. 71), “Mavi
Beyaz” (s. 73) gibi söyleyiş, yapı bütünlüğü ve güzelliği taşıyan
şiirler de, Bir, İki, Üç Gökyüzü’nde bir arada bulunuyor. Bazen masalsı
bir anlatım, bazen çocuk söylemi kuruyor şiirleri. Aşk tanımları, küçük
burjuvanın hayatından kesitler şiirlerin izlekleri. Bazen büyük harfle
başlayıp küçük harfle devam eden dizelerin ördüğü yapıda eşyaların,
hayvanların, insanın dokunduğu dünyanın lirik sesi oluyor Yaprak Öz. n
Fırtına Günlüğü/ Yaprak Öz, Yitik Ülke Yayınları, 2006, 59 sayfa
Şiirli Müzik Kutusu/ Yaprak Öz, Yitik Ülke Yayınları, 2009, 56 sayfa
Bir, İki, Üç Gökyüzü/ Yaprak Öz, Yitik Ülke Yayınları, 2012, 78 sayfa
Cumhuriyet Kitap 18.07.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder