"ben ancak dans etmeyi bilen bir tanrıya inanırdım." f. nietzche
gününüz sevinçli geçsin...

24 Nisan 2013 Çarşamba

erguvan

BOĞAZA RENGİNİ VE KOKUSUNU VEREN AĞAÇ/ Nazife Yaşar

İstanbul denince akla, her yeniden göz göze gelişte başka güzelliğini keşfettiğiniz Boğaziçi gelir. Bizanslılar dünyanın kolyesi dermiş Boğaziçi’ne. İstanbul’a güzelliğini Boğaziçi verirken rengini de erguvanlar verir. İstanbul’un çiceği lale Boğaziçi’nin ağacı erguvandır. Erguvanın kökleri Bizans’a kadar uzanır. Erguvanın çiçek açtığı ay Bizans’ın kuruluş günlerine rastladığı için imparatorluğa rengini vermiştir. Hatta sadece saraydaki soyluların erguvan renkli pelerinleri varmış. Sarayın içi erguvan renkleriyle döşenir, geleceğin imparatorları erguvan renkli odalarında doğarmış. Osmanlı döneminde de şairlere, ressamlara ilham vermiş. Cumuriyet döneminde de sevilmiş erguvanlar; şairler, yazarlar çoğalması için çalışmış.

Kendiliğinden yetişen erguvanlar mayıs ortalarına kadar Boğaziçi’ni mora boyar.


İstanbul’un doğasında kendiliğinden yetişir erguvanlar. Dallarından ve gövdesinden çiçek fışkıran erguvanların yaprakları yoktur.


Farsça asıllı kelime olan “erguvan” Türkçe sözlükte “Baklagillerden eflatunla kırmızı arası renkte çiçek açan, güzel bir süs ağacı, deliboynuz” şeklinde yer alır. Anavatanının Filistin olduğu söylense de Boğaziçi’nin eşsiz güzelliğiyle bütünleşip yurt edindi. Öylesine ki deyimlerimize bile girdi. İstanbul’un ayrıcalıklı sınıfına dahil olanları tanımlamak için “erguvanlı odada doğmuş” deyimi kullanılır.

Osmanlı Döneminde boğazda erguvan ağaçları azaldığında padişah fermanıyla erguvan dikilmesinin emredildiği anlatılmaktadır.


Erguvanların kısa ömürlü çiceklernin ilk tomurcuklarını baharın işareti olarak gören Kızılderililer kışı kovmak için erguvan dallarını çadırlarının kapısına asarlarmış. Şamanların iksirleri için vazgeçilmez çiçektir erguvan.

Çiçeksiz bir çalıya benzeyen bu ağaç, Boğaza çiçeklerinin göz alıcı rengini, Boğazın rüzgarına da kokusunu verir. Boğazın bu nazlı çiceği uzun kalmaz, apansızın kaybolur. Bu muhteşem ikiliyi görmek için çok zamanınız yok, elinizi çabuk tutmanızı öneririz...


EFSANEYE GÖRE UTANÇTAN RENK DEĞİŞTİRDİ
Boğaziçi’nin iki yakasını süsleyen pembe renkli erguvanlar Batı dillerinde Yahuda ağacı olarak geçiyor. Efsaneye göre Havari Yahuda İskaryot, Hz. İsa’nın yerini Romalılara bildirip çarmıha gerilmesine sebep olmuş. Önce ihanet etmiş ama sonra pişmanlığından ötürü kendini erguvan ağacına asmış.


Ağacın o güne kadar beyaz olan çiçekleri, utançtan renk değiştirmiş.


EN GÜZEL ERGUVANLAR NEREDE?


YILDIZ PARKI: İçeri hiçbir bedel ödemeden girebileceğiniz ve keyfince bütün bir günü erguvanların arasında geçirebileceğiniz mükemmel bir mekan.

GÜLHANE PARKI: Muhteşem Sarayburnu manzarası eşliğinde semaverde demlenmiş çayınızı yudumlarken bugünü, Gotlar Sütunu gibi anıtlarla geçmişi yakalayabilirsiniz. Çevrenizi saran rengarenk erguvanlar.

EMİRGAN PARKI: Bir tepenin üzerine kurulmuş muhteşem manzaralı park rengarenk laleler ve erguvanlarla İstanbul’un en güzel mekanı.

ABBASAĞA PARKI: Türkiye’nin demokrasi mücadelesinde şehit edilen aydınların heykellerinin bulunduğu Beşiktaş’taki parkta, parkla aynı adı taşıyan camiyi gezdiktan sonra erguvanları görmek için kısa bir moladan sonra çarşıya doğru inen yolda Meryem Ana Kilisesi’ni göreceksiniz.

MİHRABAD KORUSU: Her iki köprüyü içine alan muhteşem Yahya Kemal Beyatlı ve Özdemir Asaf gibi pek çok ünlü şaire ilham kaynağı olmuş. Kanlıca’daki parka gitmişken meşhur Kanlıca yoğrudunu da tatmış olursunuz.

FENERBAHÇE PARKI: Kadıköy’de bulunan park, 500 yıllık sakız ağaçlarını, mimozaları, sakura ve çok sayıda erguvanı birlikte görebileceğiniz bir vaha.

FETHİ AHMET PAŞA KORUSU: Koru bir zamanlar önündeki aynı adlı yalının bahçesiymiş. Koruda ve yalının bahçesinde de muhteşem erguvanlar var.

BEYKOZ KORUSU: Tiyatrosu, kafeleri, çocuk oyun alanları ile güzel bir dinlenme mekanı.Yolunuz buraya düşmüşken Çamlıca’dan sonra Boğaz’daki ikinci en yüksek tepe olan Yuşa’da, İmparator Jüstinyen döneminde yapılmış Aziz Pantaleon Kilisesi’nin olduğu düşünülen yerde küçük bir 18’inci yüzyıl camisini de ziyaret edin.

EDEBİYATTA ERGUVAN

Yahya Kemal ve Ahmet Hamdi Tanpınar birbirlerinin akakucunda yatarlar ve mezarlarının etrafı erguvanlarla çevrilidir.


Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar’a ithaf ettiği bir şiirinde “Beklemem fecrini leylaklar açan nisanın, özlemem vaktini dağ dağ kızaran erguvanın” demiştir.

Erguvanlar üzerine dökülen yağmur damlalarının,
nahl-ı musarra (gelin için süslenen ağaç) üstünde inci ve yakut sandım.”


Baki

“Senin ülkende yalnız bütün özlemler
Bilirim yalnız orda, içtenlik, erinç, coşku
Bayrağındaki bir tek çiçekli dalla
Orda, uçsuz bucaksız
Olanca görkemiyle bir erguvan imparatorluğu


Edip Cansever

Düşünceli yürürken bir yol dönemecinde, çıkacak önümüze beyaz dallarla bahar
Hatırlatacak bize şen çocukluğumuzu, erguvanlı bir bahçe mor salkımlı bir duvar…


Ziya Osman

“Erguvan kokulu be hey zalim yar!
Hangi nazar ile açtın yaramı
Dün gece kalbini akarken gördüm
Bir diyardan öbürüne aşk için.”


İhsan Aktaş
 

evrensel.net -Güncelleme tarihi: 2013-04-23 18:05




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder